25 Mart 2012 Pazar

İlişti ilişki oldu, itişti bitişki oldu...

Daha önceki yazılarımdan birinde söylemiştim; en kötü sonuç bile daha iyidir bilinmezlikten  diye. Az evvel bunun ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım. Bir haftadır içimi kemirip bitiren, canımı sıkan "şey" bitti ve ben kendimi gerçekten rahatlamış hissediyorum.

Bir haftadır biliyordum aslında gelinecek noktanın bu olduğunu ve bu yüzden bugün ne aradım ne de sordum. Ama nedense duymadan rahatlamam ben. İlla kulaklarımla duyacağım ki inanayım. Başka türlü basmaz benim taş kafam yıllardır.

Hiç aklıma gelmezdi bir gün birinin karşıma geçip "benim için çabalamanı istemiyorum, ben kimse için böyle çabalamam" diyeceği. Ha elbette yaşadığım "şey"in bitme sebebi bu değil. Buna inanacak kadar salak değilim ne yazık ki. O yüzden istediğim cevabı almak için sürdürdüm konuşmayı ve öğrendim sonunda gerçek sebebi. Olmamış, umduğu gibi olmamış. İlk tanıştığımızda "tamam budur, iyi anlaşırız, güzel olur her şey" demiş ama sonra bir şeyler ( onları ne yazık ki öğrenemedim, çok direndi söylememek için ) olmamış. Ha şöyle, dürüst ol canımı ye abicim ya. Çocuk muyuz biz kıvranıp duruyoruz bir haftadır?

Garip gelecek belki ama şu anda hiç üzgün değilim. Aksine kendimi şanslı hissediyorum ki yolun başındayken gördüm bunları. Ya daha çok vakit geçirseydim, daha çok alışsaydım, ya sevseydim bir de ve yola çıkmaya değer gördüğüm adam ya o zaman bunu yapsaydı bana? İşte bu yüzden gerçekten şanslıyım. 

Ha hiç mi üzülmedim? Elbette üzüldüm. Ama üzüntüm bitmiş olmasına değil. Kocaman bir sevdayı bitirdim ben zamanında, o yüzden biliyorum herkes gidebilir, her şey bitebilir. Beni üzen, insanlara dair yaşadığım hayal kırıklıklarının bir türlü bitmiyor oluşu. Bitmez de bu hayal kırıklıkları ne acı ki ve daha çok üzülürüm ben...

Artık daha en başından sonlar düşünülür oldu ilişkilerde. Sevda sanıyoruz hevesleri. Bencilce yaklaşıyoruz insanlara. Kolay geliyor "baktım olmuyor" demek. Hızlı başlayıp, hızlı tüketir olduk insanları. Tüketim toplumu olmanın hakkını yaşadığımız ilişkilerde de veriyoruz. Tüketip geçiyoruz, tükendiğimizin farkına varmadan. İşte bunu bildiğim için, çokça şahit olduğum için onu anlattığım herkese demiştim ki "çok acele etmek istemiyorum". Ama becerememişim demek ki :) Eğer becerebilseydim(k) biraz sindire sindire yaşamayı, belki arkadaş olmaktan yana kullanacaktık seçimimizi ve birbirinin hayatlarına teğet geçmiş iki yabancı olmayacaktık şimdi belki de.

Bana bir mesajında "inşallah keşke hiç tanımasaydım" demezsin diye yazmıştı. Dedirteceğini bildiğinden mi söylemişti bu lafı yoksa öylesine mi bilmem, ama ben ona rağmen söylemiyorum bunu. Çünkü biliyorum ki onun gelişinin de bir anlamı var. Çünkü yaşadığımız hiçbir şey tesadüf değil bu hayatta. Hayatımıza giren her insanın, yaşadığımız her olayın bir nedeni var. O yüzden bu sefer de "keşke hiç tanımasaydım" demeyeceğim. Ama keşke bunu yazacağına "iyi ki hayatıma girdin demeni çok isterim" deseydi ve ben de keşke "iyi ki" diyebilseydim... Ve keşke tanıştığımız o anda kalsaydık diyorum...

Klişe bir cümle ama yazmadan edemeyeceğim "kavun, karpuz değil ki bu koklayarak anlayasın". Klişe ama doğru bir cümle. Koklayarak anlamamız mümkün olmadığından yaşayarak anlamaktan başka çaremiz yok. O yüzden ne çıkarsa bahtımıza diyerek yaşamaya devam... 

Dip not : Ben inanmak istediğim için doğru kabul ettim tüm söylediklerini, iyi bir yalancı olduğu için değil ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder