İki ay sonra 43 yaşında olacağım. Dile kolay; tastamam 43!!! İnsanın "zaman ne kadar da çabuk geçiyor, oysa ki daha yapmak istediğim çok şey var" diye paniklediği yaşların ortasındayım bir süredir ve uzun çok uzun zamandır da yalnızım. Tanıdığım çoğu kimse yalnız olmama akıl erdiremiyor ve kesin bir sıkıntı var diye düşünüyor. "Nasıl olur da senin gibi bir kadın bu kadar uzun süre yalnız kalır, hayatında kimse olmaz?"diyorlar. Ha sanmayın ki Gisele Bündchen fiziğinde ve Einstein zekasında mükemmel bir kadınım. Ama yaşına ve ortalamaya göre fena da sayılmam hani :)
Son dönem bu soru o kadar çok gelmeye başladı ki kendimden şüpheye düşecektim neredeyse. Şaka bir yana düşündüm biraz merak uyandıran yalnızlığımı...Yalnızlığımın elbette çok nedeni var. Ama en önemlisi bu benim bir "tercihim". Ben yalnızlığımdan vazgeçmeye değer bir ilişki olmadığı sürece iyiyim böyle. Geçen zamanla birlikte şekil değiştiren ilişkileri, huy değiştiren insanları gördükçe de kararımın ne kadar doğru olduğunu anlıyorum. O kadar çok şey duyuyor ve tanık oluyorum ki, elbette herkesin kendi tasarrufudur yaşadığı hayat, seçtiği yol. Lakin ben sırf hayatımda biri olsun diye bir adamın yakasına yapışmamayı tercih ediyorum. Gerçekten mutluyum diyerek ilişkisini yaşayan insan sayısı bırakın iki elimi bir elimin parmaklarını geçmiyor ne yazık ki.
Sırf hayatımda biri olsun diye birinin hayatındaki bilinmezliğin bir parçası olmak yerine, bilinçli bir tek başınalık daha katlanılır geliyor bana. Tanık olduğum birlikteliklere bakıyorum uzaktan, kiminde hır gür bitmiyor kiminde ise paylaşım namına bir şey kalmamış. Zaman zaman işin dozu kaçıyor ve havada uçuşan hakaretlere, fiziksel şiddete kadar varabiliyor. Sonra da hiç bir şey yaşanmamışcasına devam ediyor her şey kaldığı yerden. Ve sizden de aynı kabul edişi bekliyorlar tanık olduklarınız karşısında. Yan yana ama sessiz sedasız, saçma bir rutine binmiş, ruhu sönmüş bir ilişkinin paydaşını "ama olsun ya bildiğim biri en azından" diyerek yalnızlığıma ortak etmek istemiyorum. Ya da paramla kendime sahte bir hayat arkadaşı satın almak istemiyorum... Ve kimse kusura bakmasın ama saygı duymuyorum bu tür ilişkilere. Hayretle ve dehşetle izliyorum sadece. Sırf yalnız kalmamak için bir bireyin kendine bunları yapmasını kabul etmiyor ne aklım ne de yüreğim.
Neler oldu, neler yaşadık da bu hallere geldik ayrı bir yazı ve tartışma konusu. Zira altında yatan çok sebep var aslında insanın kendini bu kadar değersizleştirmesinin. Ve korkarım ki gittikçe de değersizleşecek her birey korkuları yüzünden...
Öncelikle yalnızlığın bir mecburiyet değil tercih olduğunu kabul etmek gerekiyor yalnızlıkla barışabilmek için. Herkesin vardır bir isteyeni, bir beğeneni. Herkes özeldir ve farklıdır çünkü. Kimsenin istenmeyen bir birey olduğunu düşünmüyorum. Sadece kendine güvenemeyen insanlar girmezler kendinden daha güçlü insanların hayatlarına. Çünkü bilirler ki tutunamazlar o hayatlarda. Ve güçlüler de almazlar kendilerinden güçsüz insanları hayatlarına kendilerini daha da güçlü kılmamak adına.
Hiç vazgeçmedim insanlara inanmaktan ve beklemekten. Biliyorum ki bir gün benim gibi modern ama bir o kadar da eski değerlere tutunmuş bir yol arkadaşı çıkacak karşıma. Ama o zamana kadar en iyi yol arkadaşım yalnızlığım olacak bu zamana kadar olduğu gibi...
Yalnızlıktan korkmayın! Yalnızlık sandığınız kadar kötü ya da zor değil... Hayat elbete paylaştıkça güzel ama zorla paylaşılmayacak kadar da kıymetli ve çabuk geçiyor...
Baktın olmuyor, açılmıyor lanet olası kavanoz illa birini arama açması için. Yoksa o kavanozu açacak gücün at gitsin!