28 Kasım 2012 Çarşamba

Özledim...

Uzaklardaki yakınlarımı özledim bugünlerde. 

Beni gerçekten tanıyan, neye ihtiyacım olduğunu bilen, konuşmadan anlaşabildiğim yakınlarımı özledim...

İyiyim dediğimde aslında içimde kopan fırtınaları anlayan, kahkahalar attığımda hüngür hüngür ağlamak istediğimi bilenleri 

Sustuğum zaman konuştuklarımı, konuştuğum zaman sustuklarımı duyanları 



Özledim dediğimde bahanelerin ardına sığınmadan yanımda olanları 

Sabahlara kadar dertleşip kah ağlayıp kah güldüklerimi

Canım yanıyor dediğimde "benim de" diyenleri

Sıkıntım var dediğimde "birlikte aşarız" diyenleri

Mutsuz anlarımda yüzümü güldürmek için elinden gelen her şeyi yapanları

"Yanındayım" derken gerçekten yanımda olanları

"Değerlisin" demeden değerli olduğumu hissettirenleri

Birbirimize saçma sapan testler yapmadan koşulsuz güvendiklerimi

"Arayacağım" dediğinde "unuttum" demeyenleri

"Seni seviyorum" dedikten sonra "ama" ile başlayan cümle kurmayanları

"Seni seviyorum" dediğimde korkmayanları

"Gitme, biraz daha kal dediğimde" sabaha kadar yanımda olanları

Beş dakika görmek için beş saat yol gelenleri


Sarıldığımda tüm dünyayı unutturanları

Her yerde ve her koşulda yanımda olanları

Özledim...

26 Kasım 2012 Pazartesi

Bir ben var içimde benim bile bilmediğim, bilemediğim...

Kimilerine göre ben; mutlu, hayatla pek derdi olmayan, sürekli gezen, hayattan keyif almasını bilen, kendine yetebilen hatta kendiyle yetinmeyip herkese yeten biraz da deli ama güçlü bir kadınım...

Kimilerine göre ise hayatla gerçekten başı belada olan, sevdikleri için çırpınan, biraz takıntılı, akıllı ama bazen kal gelen, 
güçlü görünen ama aslında kırılgan bir kadınım...


Bana göre ise; kimilerine göre az kimilerine göre çok derdi olan, hayattan keyif almak için tüm olumsuzluklara rağmen elinden geleni yapan, kesinlikle kendine yetebilen ama bunu yaparken sevdiklerinden güç alan ve sevdiği herkese yetmek için çırpınan, az takıntılı, biraz deli ve kırılgan ama güçlü bir kadınım ben...


Hayatın herkes için hazırladığı farklı sürprizlerinden fazlasıyla nasibini alan biriyim biraz işte. Ama her şeye rağmen hayatıma sahip çıkmaya ve keyfini çıkartmaya devam ediyorum elimden geldiğince. Çünkü biliyorum ki bu hayatın bir tekrarı yok. Ne yaşarsam ve ne kadar keyifli yaşarsam yanıma kar. Arada dibe vurduğum, sevdiklerimi üzdüğüm zamanlar oluyor tabii ama toparlanmak için de elimden geleni yapıyorum. Her ne kadar güçlü de olsam benim de yumuşak bir karnım var, sevdiklerimden sakınmayı beceremediğim.

Bu zamana kadar hep hayat aldı benden. Şimdi sıra bende. Verdiklerimle yetinmeyi öğrenmesi lazım. Çünkü artık ona verecek hiçbir şeyim yok, olsa da vermeye hiç niyetim yok. 

Yaşadıklarımdan, gördüklerimden, sevdiklerimden, sevildiklerimden, öğrendiklerimden, kayıplarımdan, kazançlarımdan yani hayata dair edindiğim iyi-kötü bütün tecrübelerden sonra ortaya biraz kırılgan, biraz deli, sevdiklerine sahip çıkan ve onları mutlu etmeye çalışan, sevmeyi sevilmekten çok seven ve her şeye rağmen tek başına ayakta durmaya çalışan yumuşak karınlı güçlü bir kadın çıktı işte. 



İnişleri ve çıkışları çok olan bir dönemden geçtim. Öğrendim dediklerimi sil baştan yeniden öğreniyorum. Sabrımı güçlendiriyorum. Kendimi büyütüyorum. Hayatın sürprizlerine karşı tedbirli ve temkinli olmaya çalışıyorum ve arta kalan zamanlarda da yaşıyorum işte...



15 Kasım 2012 Perşembe

Blog'uma mektup...

Sevgili Blog'um;

Seni çok özledim. Ancak o kadar çok işim var ki bırak yazı yazmayı göz göze bile gelemiyorum ne zamandır seninle. Seninle ilgilenemediğim gibi kendimle de ilgilenemiyorum. "Nasılsın?" diye soranlara verdiğim cevap "sadece çalışıyorum, nasıl olduğumu düşünmeye bile zamanım yok" oluyor son günlerde. Çok çalışmaktan, iş yapmaktan hiç bir zaman dert yanmadım. Sadece sevdiklerime ve sevdiğim şeylere zaman ayıramamak biraz üzüyor beni.  Kitaplarım gibi sen de küsme lütfen bana, sana yeterince zaman ayıramadığım için.

Ama bu yoğunluğun en iyi yanı ne biliyor musun, beni üzen ve kafamı meşgul eden dertlerden uzaklaşmak. İçimde taşıdığım, zamanımın büyük kısmını onu düşünerek geçirdiğim ve hiç geçmeyecek sandığım "şey" bile geçmiş gitmiş ben farkına bile varmadan. Demek ki neymiş, insanın boş zamanı çok olunca bazı şeyleri gereğinden fazla büyütüp, düşünüp takıntı haline getiriyormuş. Demek ki neymiş, insan kişisel tatmine ulaştığında aslında o kadar da vahim durumda olmadığını anlıyormuş.

Uyku ilacına rağmen uyumakta zorlanan ben şimdi yastığa başımı koyar koymaz uyuyorum. Yorgunluktan düşünmeye halim kalmıyor anlayacağın ;) Bu yoğun tempo daha bir müddet devam edecek gibi görünüyor ama ben iyiyim merak etme. İyiyim çünkü kendimi işe yaramaz hissetmiyorum artık, aksine bana verilen işleri başarıyla bitirmenin haklı gururunu yaşıyorum :) Bu bana yeni işler ve sorumluluklar olarak geri dönüyor şimdilik ama ileride farklı şekillerde de dönmesini bekliyorum ama dur bakalım, bekleyip göreceğiz.

Her şey güzel olacak diye düşünmeye ve inanmaya devam ;)

Şimdi gidiyorum ve seni kuşlara emanet ediyorum... En kısa zamanda kavuşmak ümidiyle...