19 Haziran 2022 Pazar

Ardından...

Biz hiç arkadaş baba kızlardan olmadık... Biz hiç sımsıkı sarılmadık... Sen hiç gelip kendiliğinden öpmedin beni. Ben öptüğümde de hep çektin kendini. Seni seviyorum diyemezdin de "insan evladını sevmez mi" derdin beni seviyor musun diye sorduğumda. İnsan evladını sever elbet, sevmeli de ama söylemeli, hissettirmeli de derdim içimden her seferinde. İmrenirdim babasıyla olan ilişkilerine şahit olduğum arkadaşlarıma. Keşke diyordum keşke...

Çocukken çok içerliyordum bu hallerine. Sana kızıyor, küsüyordum içten içe. Sonra sonra, büyüdükçe, olgunlaştıkça ve farkındalığım arttıkça anladım ki insan görmediği bir sevgiyi gösteremiyormuş da... Seni kimse sevmemiş ki çocukken, kimse başını okşamamış, "neyin var oğlum" dememiş ki. Sevgisiz büyüyen bir çocuk ne bilsin sevgiyi? 

Hep kendi başının çaresine kendin bakmış, kendi kendinin ailesi olmuşsun ta ki kendi aileni kurana kadar. Annem sana yoldaş olana kadar... 

Hayatı hep güçlü olmak, güçlü olmanın yolunun da "sert" durmaktan geçtiğini sandın ve biz ne yaparsak yapalım değiştirmedin bu düşünceni. Hep kendi halinde olmayı tercih ettin, bizden uzak. Bir anneme düşkündün, bir onu kaybetmekten korkardın. Oysa biz de her şeye rağmen ne çok sevdik seni. Sen bizi ittikçe biz sana daha çok sahip çıktık, daha çok bağlandık. Sen kendinden, yaşamaktan vazgeçtiğinde bile biz senden vazgeçmedik. Biliyorduk çünkü sevgi emekti... Emek vermediğin hiçbir sevgiye sahip olamazdı insan... 

Keşke öfkende, kızgınlığında net olduğun kadar sevginde de olabilseydin. Keşke daha çok hissettirseydin sevgini... Keşke içimde bu kırgınlık kalmasaydı... Keşke ben de diyebilseydim "bana bir şey olmaz çünkü babam var" diye... Keşke sende eksik olan duygularımı başka adamlarda aramak zorunda kalmasaydım... 

Sen ne kadar uzak durmuş olsan da senden o kadar çok şey öğrendim ki... Gururlu olmayı, kimseye boyun eğmemeyi, her zaman dik durmayı, sorunlarımı kendim çözmeyi, emeğe saygıyı... Yemek yerken hangi çatalın neye yaradığını, adabıyla rakı içmeyi... Ve en önemlisi kimseye "eyvallah" dememeyi...

Çok şey var yazmak istediğim ama boğazımda oluşan düğümlerin engel olduğu... Diyeceğim şudur; benden yana tüm haklarım helal olsun sana babacığım... Yattığın yer hiç incitmesin seni... Dilerim gittiğin yerde bu dünyada hiç olmadığın kadar mutlu ve huzurlu olursun... Dilerim orada da hissedersin seni sevdiğimi... Ve bir gün kavuştuğumuzda hiç sarılmadığın kadar sıkı sarılırsın bana... 

Seni çok seviyorum Babam... 

Babalar günün kutlu olsun... Öperim o yumuşak ellerinden...

https://www.youtube.com/watch?v=o4OStsfsbzs

1 Şubat 2022 Salı

Ben"cil"lik...

Büyümek böyle bir şeydir belki de... Büyüdükçe hem güçleniyor hem de zayıflıyor insan. Güçlü insan sıfatını kazanmışsan eğer sana bir şey olmaz sanıyorlar oysa ki bilmiyorlar belki de en çok güçlülere oluyor olanlar. Dik durmaya alışık olduğun için, her şeyin üstesinden kendin geldiğin için, kimseden yardım istemediğin için, bazılarının beklediği "aciz" durumuna ne olursa olsun düşmediğin için geldikçe geliyorlar üzerine. Belli etmiyoruz diye, kendi yaralarımızı kendimiz sarıyoruz diye canımız hiç yanmıyor diye düşünmeniz ne büyük yanılgı. Belki de en çok yenilgi bu dik duruşların altında gizlidir. Belki de o yenilgiler dik duruşumuza sebep olduğu kadar içten içe eritiyordur bizi. Umarsız göründüğü için kahkahalarımız içinde sakladığımız göz yaşlarını görmüyorsunuzdur belki de. 

Çok daha zor günlerim oldu geçmiş zamanlarda ama bu yıl yıprandığım kadar yıpranmamışım meğer... Nasıl da yorgun hem bedenim, hem yüreğim... Pandemisi, ekonomisi, hastalıkları ve gereksiz bir sürü insan kabalıkları ziyadesiyle yordu beni bu yıl. Tahammülsüzüm epeydir herkese ve her şeye. Kimseler üzmesin, kırmasın istiyorum artık beni. Eskiden gülüp geçtiğim şeylere dolmasın istiyorum artık gözlerim. Ve ben eski beni çok özlediğimi fark ediyorum. Güldüğüm zamanların üzüldüğüm zamanlardan daha çok olduğu zamanları...

Hayat akıp gidiyor ve ben bir köşeden izliyorum akıp giden yıllarımı, yaşlarımı. Yapmak isteyip yapamadıklarıma hayıflanıyor yaşadığım anları da anlamsızlaştırıyorum. Onca yaşanmışlığa, haksızlığa rağmen hala kendimden önce düşünüyorum hayatımdaki herkesi. "Önce ben" demek bu kadar zor değil biliyorum ama kahrolsun bazı şeyler işte... Yaptığın şeyin kendin için doğru olduğunu bildiğin şeylerin hesabını vermek istemiyorum artık kimseye. 47 yaşındayım ve artık kendi konforum, kendi ruhum için yaşamak istiyorum hayatımın kalanını. Ben sadece güçlü kadın olmak istemiyorum artık. Ben hem güçlü, hem mutlu bir kadın olmak istiyorum. Ben artık hayatımın tadını çıkartmak, herkesi için gösterdiğim çabayı biraz da kendim için göstermek istiyorum. 

Dizlerimin üzerinde bir battaniye ile cam kenarından dışarıya baktığım günler geldiğinde "iyi ki"ler dökülsün istiyorum dilimden "keşke"ler yerine...

"Mutlu olmak için gerekli olan bencillik sadece kendini düşünmek değil, önce kendini düşünmektir..."