25 Nisan 2013 Perşembe

Kazandığın bir sevgili yitirdiğin bir dost olur bazen de...

En yakın arkadaşının sevgilisiyle olmak gibi bir durum var bir de içinden çıkılması güç, iki ucu çoklu denklem olan.

Kimilerine göre asla olmaması gereken bir durumken kimilerine göre ise oldukça sıradan ya da doğal olabiliyor. Belki de başa gelmeyen her duruma olabilir denildiği gibi ağızdan çıkıveriyordur sıradanlığı...

Son dönemde tanık olduğum için oturup düşündüm biraz, yok ne birazı epeyce düşündüm benim başıma gelse ne yaparım, nasıl bir tepki veririm diye. Düşünmek bile zor geldi ne yalan söyleyeyim. Ama hayat denen döngüde her şey mümkün, her şey yaşanabilir en azından bunu biliyorum tıpkı asla "asla" dememem gerektiğini bildiğim gibi.

Böyle bir durum benim için sıradan ya da doğal değil ama mümkün. Çünkü duygu denen şeyi ne anlamak ne de kontrol etmek mümkün. Sadece yaşanılan şeyin gerçek olduğuna inanmam gerekiyor galiba. Eğer ortada bir aşk varsa kabullenmek zor da gelse, kabul etmesem de saygı duyabileceğimi düşünüyorum. Çünkü aşk, en az nefret kadar saygı duyduğum, başa geldi mi kaçmanın, yok saymanın, görmezden gelmenin mümkün olmadığını bildiğim tek duygu. 

Eğer yaşanılan şey "aşk" ise zor da olsa, tuhaf da gelse, "yok canım daha neler" dedirtse de saygı duyup kabullenebilirim. Ama sırf yalnız kalmamak için, belli çıkarlar, amaçlar uğrunda yapılan bir hareketse kabullenmek şöyle dursun öfkeden gözümün döneceği, kafa göz dalmak isteyeceğim kesin. 

Başta da dedim ya iki ucu çoklu denklem... Ortada aşk var ya da yok, bir zamanlar senin ellerini tuttuğun kişinin artık en yakın arkadaşının elini tutuyor olmasını görmek insan bünyesinde nasıl bir etki yaratır bilmiyorum... Bir de işin diğer tarafı var ki o da en yakın arkadaşım dediğin insanın bir zamanlar senin tuttuğun eller olduğunu bile bile o ellere tutunması. Bence her iki taraf için de kabullenilmesi güç bir durum. Sadece insanlar yaşadıkları, içinde bulundukları dahası taraf oldukları için "aslında çok da sıradan bir durum yahu bu!" tavrı takınıyorlar. Yoksa eminim kendi başlarına gelse bu kadar soğukkanlı ve serin yaklaşamazlar. 

Başa gelmeden anlaşılması pek de mümkün olayan durumlardan biri de bu galiba tıpkı aldatma-aldanma gibi. O yüzden büyük laf etmemek gerekiyor ama gene de benden uzak dursun demek istiyorum hatta dedim gitti ;)

İnsanlar böyle bir durumun içine bir heyecanla atıyor kendini çoğu zaman da önünü ardını düşünmeden, empati kurmadan, hesap kitap yapmadan. Kazandığı bir sevgili uğruna kaybedeceği dostluğunu düşünmeden. Bir dostu kazanmanın ne kadar zor olduğunu bilmezmiş gibi, sevgili dediğinin bir gün dostunun hayatından gittiği gibi kendi hayatından da gidebileceğini , mutluluğun bir başkasının mutsuzluğu üzerine kurulamayacağını bilmezmiş gibi... 

Kaybedilen bir dostu yeniden kazanmak giden bir sevgiliyi geri getirmekten daha zordur ve dostun bıraktığı boşluk dolmaz kolay kolay...

9 Nisan 2013 Salı

Gün gelirmiş "aile ilişkileri de yük" olurmuş...

"Aile ilişkileri de yük" diye bir twit okudum tam da yaşadıklarımı adlandırmaya, anlamlandırmaya çalıştığım bir esnada. Ne de güzel anlatmış dedim hemen aldım hafızaya kaydettim...

Sağlam aile bağlarına sahip olmak demek hayatını aileye adamak demek değilmiş, geç oldu ama anladım ben sonunda. İnsan 18 yaşına geldi mi gitmeli, kendi hayatını kurmayı denemeli. Gidemediğin her yıl seni daha da bağlıyor, bağımlı yapıyor aileye. Sen onlara onlar sana yapışıp kalıyorsun. İlişkiler bağlılıktan çıkıp bağımlılığa dönüşüyor. Hele bir de zorlu zamanlar yaşamışsanız kopmak ya da kendi hayatını kurmak iyice zorlaşıyor hatta imkansız bir hal alıyor. 

"Biz bir aileyiz, birlikte atlatırız" derken bir bakıyorsun herkes senin üstünden atlayıp kendi yoluna devam ediyor. Sen onlar için kendi hayatından ödünler verirken onlar yine bildiğini okuyor bütün bencilliklerini takınarak. İyi olan onların, kötü olansa hepinizin... Kötü olanlar paylaşılırken iyi olanlar sahipleniliverir nedense. Paylaşmak güzeldir, hayat paylaştıkça çoğalır elbet ama iyisini de kötüsünü de paylaşırsan güzelleşir, anlam kazanır hayat. 

Bir orta yol olmalı herkesin kendi hayatını yaşayabildiği ama aile olmayı da unutmadığı...

Kabul etmeli ebeveynler çocuklarının da bir gün büyüdüğünü ve birer birey olduğunu...

Empati kurmayı becerebilmeli tüm bireyler. Ebeveynler çocuk, çocuklar ebeveyn olmayı öğrenmeli yeri geldiğinde...

Kırmadan, dökmeden paylaşarak, anlaşarak bencillikten uzaklaşarak yaşamalı her birey haklarını...

Sadece sevmenin yetmediğini saygı duymak gerektiğinin de farkına varmalı herkes...

Birlikte yaşıyor olmak esaret haline dönüşmemeli...

Gitmenin aslında iki dudak arasında olduğunu bilmeli kalmak için verilen çabayı unutmadan...

Herkes kendinde olanın farkına varmalı ve sıkıntılarının bedelini kimseye ödetmemeli...

Yük olmamalı kimse kimseye sevgisiyle...

Aile olmak, paylaşmak demek

Aile olmak, konuşabilmek demek

Aile olmak, sevmek kadar saygı duymak demek

Aile olmak, kötüyü paylaştığın kadar iyiyi de paylaşmak demek

Aile olmak, engel olmak demek değil önünü açmak demek

Aile olmak, aklına geldiğinde içine dolan huzur olmalı

Aile olmak, arkanda hissettiğin bir güç olmalı omzunda hissettiğin bir yük değil...