Yine doğum günüm, yine sorgu sual günüm. Kendimi, yaşanmışlıklarımı, gelmişimi geçmişimi gözden geçirme günü...
Daha dün gibi gözümün önünde çocukluğumun vazgeçilmez kareleri... Zaman ne vakit geçti de ben 39 yaşıma geldim hiç bilmiyorum... Ardıma baktığımda asma yapraklarının içine çamur koyup sardığımız sahte dolmaları, bir topla türlü türlü oyunlar oynadığımız, mahalle arkadaşlarımıza aşık olup birlikte oyunlar oynamak için saat saydığımız günleri görüyorum oysa.
Her yaşın ayrı bir güzelliği ayrı bir zorluğu varmış meğer. İnsan yaşadıkça yaşlanmıyor çoğalıyormuş meğer. Ceplerindeki tecrübeleri, anıları, insanları arttıkça artıyormuş meğer... Bugün bir kez daha gördüm kendimi tam da yalnız hissederken aslında çok kalabalık olduğumu. Anılarım, anlarım, acılarım, mutlu mutsuz hatıralarım, ailem, dostlarım, arkadaşlarım hepsi hala yanımda yamacımdalarmış... Bir de kendini anlatmak için uzun cümleler kurmaya gerek olmadığını anladım bugün. Yıllarını verdiğin insanlara anlatamazken kendini bir "merhaba" nın bile anlaşılmaya yettiğini anladım, sadece bir kaç kez gördüğüm ve toplasan on cümleyi geçmeyen diyalogların yaşandığı insanların yazdığı mesajlardan. Ve anladım ki; doğru yoldayım. Tüm kayıplarıma ve üzüntülerime rağmen kazançlarım çok daha fazla ve değeri hiçbir şeyle ölçülemez...
Ama yine de bana sorsalar keşke çocuk kalsaydım derim hiç düşünmeden. O yüzden diyorum ki; keşke zaman orada donup kalsaymış ve biz hiç büyümeseymişiz.... Keşke hep annemin sesiyle başlayıp annemin öpücükleriyle bitirseydim günlerimi. Keşke hep çocukluğumuzdaki saflıkta yaşansaydı aşklar, arkadaşlıklar. Keşke kimse kendi çıkarları için çıkmasaydı insanlıktan. Keşke hep babamın küçük ama yaramaz kızı olarak kalsaydım da kimseler acıtmsaydı canımı....