Aşk bağlılık mıdır?
Aşık olduğuna mı bağlanır insan yoksa yürekten bağlı olduğuna mı aşık olur?
Aşk mıdır yoksa bağlılık mı çiftleri bir arada tutan şey?
Her aşık olduğuna bağlı mıdır insan yürekten ya da her bağlı olduğuna aşık olabilir mi?
Yoksa önce aşık olup sonra mı bağlanır insan?
Aslında bağlılık da değil adı bağımlılık...
Aşık olmanın bir sonraki evresi bağımlılık...
İnsanları benliklerinden çıkartan, ben kimim, neler yapıyorum dedirten sakıncalı evre...
Aşk biter belki gün gelir ama o bağımlılık ya da bağlılık dediğin şey bitmiyor kolay kolay. Ne kendi bitiyor ne çilesi, ne nefreti... Çektirdikçe çektiriyor her iki tarafa da.
Dozunda yaşayacaksın her şeyi. Aşkı da, nefreti de... Ne aşktan dönecek gözün ne de nefretten... Ne aşık olmak seni bağımlı hale getirecek ne de nefretin yüreğini çürütecek...
Aşk güzel bağımlılık kötü...
Aşk doyurur bağımlılık çürütür...
Aşk tatmin eder bağımlılık hasta...
Ne zaman ki farkına vardın bir adım ötesine geçtiğinin, aşık değil bağımlı olduğunun işte o zaman ardına bile bakma kaç, git oradan...
Alışkanlıklarının seni bağımlı yapmasına sakın izin verme. Belki de geçmişten gelen, tamamlayamadığın, yaşayamadığın eksik duygularındır sana bunu yaptıran ama sen sakın kanma onlara!!!
29 Ağustos 2013 Perşembe
23 Ağustos 2013 Cuma
Başa bela yürek...
Yüreğimizin götürdüğü yere gitmekten vaz mı geçsek acaba artık? Zira gidiyoruz da ne oluyor diye düşünmeye başlıyor insan bir müddet sonra. Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz misali...
Bugüne kadar hep yüreğimin peşinden gittim. Önünü ardını düşünmedim pek, sonu ne olacaksa olsun dedim düştüm yollara. Yaş ilerleyip de yaşanılan hayal kırıklıkları çoğalınca ister istemez düşünmeye ve sorgulamaya başlıyor insan hem kendini, hem yaşadıklarını hem de yaşatanları. Çıkan sonuç ne yazık ki çok da iç açıcı değil. Sonuç hep mi hüsran olur be kardeşim? 38 yıllık hayatta eş, dost, akraba hepsi mi üzer insanı? Herkes mi bencil, çıkarcı ve yalancı olur? Bir de tabi insan bu kadar kötü ya da yanlış tercihi nasıl yapar? Elbette beni yanıltmayan insanlarım da var, sayıları iki elin parmaklarını geçmese de iyi ki varlar onlar...
Ama yeter da!!! El insaf!!! Ben de sizler gibi Allahın bir kuluyum, kendi yağında kavrulmaya çalışan, kimseye bilerek bir zararı dokunmayan ve tek amacı güzel yaşamak olan...Anlamıyorum ki ne geçiyor eline beni üzünce, kandırınca. Gelip de bir insanın duygularıyla oynayıp, hayatını alt üst edince gurur mu duyuyorsun kendinle kurban listene bir isim daha eklediğin için?Ben kendi adıma yoruldum artık insanlar hakkında hayal kırıklığına uğramaktan ama bakıyorum sen hiç yorulmak bilmiyorsun. Sürekli birilerinin hayatına girip alt üst etmek hobilerin arasında. Hoşuna gidiyor ardında bir harabe bırakmak sanırım. Kimilerinin var oluş sebebi de bu olsa gerek.
- Ne iş yaparsın?
- İnsanların hayatlarının içine ederim.
- Aferim böyle devam et...
Ona güvenme, buna güvenme, bana güvenme hatta babana bile güvenme. E biz kime güveneceğiz bu hayatta? Güvenmeden olmuyor ki bu canına yandığımın dünyasında.Kendime not: O çok kıymet verdiğin ve korumaya çalıştığın yürek başına bela üstüne bela açıyor. Biraz dinlendir hem onu hem de kendini. Çık biraz hava al... Bırak o da dinlensin, atsın üzerindeki yorgunluğu...Keşke biraz yağmur yağsa da serinlese yüreğim...
13 Ağustos 2013 Salı
Papatya sevda(m)...
Yok annem yok artık sevmeyi de beceremiyoruz biz. Bakıyorum hatta bakmakla kalmayıp bizzat içinde yaşıyorum ve artık eminim, gerçekten sevmeyi beceremiyoruz ya da sevgi nedir bilmiyoruz. Birini ya seversin ya da sevmezsin. "Bugün seviyorum ama dün sevmiyordum" hatta "şu anda sevmiyorum" ne demek biri bana anlatsın vallahi sevaptır, zira benim yaşlı kafam anlamıyor bu ve benzeri durumları.
Hatta mümkünse biri beni siyah beyaz filmlerin çekildiği dönemlere götürsün ve orada bıraksın. Sevdiği için her şeyi yapan kocaman yürekli adamların yanına gitmek istiyorum ben. Sevgilerin gerçek olduğu, insanların çocuklarına anlatacağı güzel ve saf hikayelerinin olduğu ve bu kadar dejenere olmadığı dönemde yaşamak istiyorum ben. Sandığı açtığımda can yakan anıların değil, mis gibi anıların kokusu yayılsın istiyorum etrafa.
Nasıl oluyor da aniden yıldırım aşkına yakalanmışken bir anda düşman kesiliyor insanlar? İnsanlar nasıl sensiz kalırsam yaşamam derken daha dün, git başımdan deyiveriyor bugün? Belki de her şeyin aniden olmasıdır tüm bu sevgiyi bilmezliğimizin nedeni. Daha seviyor muyuz sevmiyor muyuz bilmezken boyumuzdan büyük aşklara kalkışıyoruz ve sonra da bir anda tuzla buz oluyoruz.
Sevmeyin bence emin değilseniz, kimsenin günahına da girmeyin, ahını da almayın. Hemen sevmek zorunda olmadığınız gibi bunu kelimelere dökmek, allayıp pullamak zorunda da değilsiniz. Hissetmiyorsanız girmeyin boyunuzdan büyük sevdalara, sonra çamura saplanır kalırsınız. Ha yok, ben seviyorum arkadaş bunu da korkmadan söylerim diyorsan ve söylüyorsan da gereğini yapıp "adam" gibi seveceksin. Söylemekle de kalmayıp hissettireceksin.
Öyle seviyorum demekle de olmuyor ne yazık ki. Huzurunu kaçırmayıp, huzuruna huzur katacaksın. Uykusuzluğunun sebebi değil, düşlerinin ortağı olacaksın. Sonu değil, kahramanı olacaksın her daim yeni başlangıçların...
Tabii tüm bunları yerse yapacaksın. Yok, yemiyor diyorsan da toz olacaksın annem...
Ya hep olacaksın ya da hiç...
Karar senin...
İyi düşün öyle gel...
Papatyaların suçu ne sahi?!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)