Kızıyorum kendime neden bu kadar iyi niyetliyim, neden bu kadar sabırlıyım ve neden bu kadar sevgi delisiyim diye. Bugüne kadar bir kaç kişi hariç kime kendimden çok değer verdiysem gözümün içine baka baka hiç düşünmeden yaktı canımı. Bitmez sandılar sabrım, iyi niyetim. Sevdiklerim için her şeyi yapabilirim, büyük bir sabır ve özveriyle yaklaşabilirim ama bu demek değil ki süzme bir salağım.
Benim de sabrımın ve iyi niyetimin bir sonu var elbette. Hele ki canım dediğim insanlar tarafından sırtımdan vurulursam hiç affetmem. Çok severim ama tanıyanlar bilir tersim kötüdür. Kullanıldığımı hissettiğim anda çıkar tırnaklarım. O vermeye, hissettirmeye bayıldığım sevgimi gömerim en derinlere esamesi okunmaz bir daha. Bana "sen benim en yakınım, burada güvendiğim tek insansın" diyerek cefasını bana çektirip, sefasını başkalarıyla süren biri ne beni ne de dostluğumu hak etmiyordur.
Ha bir de akıllanmam ben hiç. Aynı filmi defalarca yaşarım hatta baş rolünde oynarım ama her seferinde bir acemi gibi hep aynı hataları yaparım. Bazı konularda ustalaşmayı sevmiyorum galiba acemilik hoşuma gidiyor. Her defasında bir kez daha hayal kırıklığına uğramaktan ne zevk alıyorsam artık.
Şu hayatta öğrendiğim en önemli şeylerden biri de, hissetmediğin, altından kalkamayacağın duyguları diline pelesenk etmemen gerektiği. Allah'a şükür her zaman ne söylediysem hakkını verdim. Ne kimseyi yarı yolda bıraktım ne de duygularıyla oynadım. Bir gün farklı diğer gün farklı sevmedim de davranmadım da.
Günlerden bugün gene aynı hayal kırıklığı. Gene sevgimi içime gömme, tırnaklarımı çıkartma zamanı. Evet, yalan yok çok sevdim, çok emek verdim ve karşılığı kesinlikle bunlar olmamalıydı ama oluyor işte. Hayat... Herkes her zaman aynı olmuyor, olamıyor... Bir şeyler bitiyor ya da değişiyor...
Düşman mıyım? Asla. Ama bundan sonra şu ufacık cüssemle arkasında durmam dağ gibi...
Demek ki neymiş; buraya kadarmış...
Demek ki neymiş; canın sağ olsunmuş...