4 Mayıs 2012 Cuma

Belki de seçtiğin yollar, bir gün en büyük pişmanlığın olacak...


Kiminle konuşsam yalnız, mutsuz ve umutsuz. Bir Allah'ın kulu da çıkıp "çok mutluyum" demiyor, belki de diyemiyor. Ortalık yalnız insandan geçilmiyor. Kadınlar da yalnız, erkekler de. 

Bir taraftan biri olsun istiyoruz ama bir taraftan da kaçıyoruz. Kaçamadığımız zamanlarda da isimsiz birliktelikler yaşıyoruz, şikayet ede ede. Farklı zamanlarda, farklı mekanlarda bambaşka insanlardan dinliyorum benzer hikayeleri. Herkes hem şikayetçi bu durumdan hem de birer parçası. Kimse anlayabilmiş değil nasıl olup da bu hale geldiğimizi. Herkese bir şeyler olmuş belli ki ama ne olmuş, ne zaman olmuş, kim yapmış işte burası meçhul. Herkes gittikçe uzaklaşıyor sevgiden, ilgiden, samimiyetten. Kalp kırmak, insanların duygularını hiçe saymak o kadar doğal ki artık, şaşırmamak elde değil. Artık kadını erkeği fark etmiyor üstelik. Herkes işin kolayına kaçıyor. Kahve bahane, sev(iş)mek şahane durumları hakim dört bir yanda.

"Bir daha hayatta işim olmaz sevgiyle, aşkla. Bundan sonra böyle, bağlanmak yok" diyen ne adamlar biliyorum ben, sıcak bir kucak gördüğünde kedi gibi kıvrılan ve gitmek bilmeyen ve ne kadınlar tanıyorum "artık kimseyi bu kadar çok sevmeyeceğim" diyip sadece üç gün gördüğü adamın arkasından kendini kaybeden. Hem sevgiye aç, hem de yorgun insanlarız aslında. Ardımızda o kadar çok hayal kırıklıklarımız var ki, birini unutsan diğeri hatırlatıyor kendini her adımda. Onlar aklına geldikçe, sen kapatıyorsun yüreğini, gözlerini kapadığın gibi. 

Yüreğin bambaşka şeyler söylerken ve isterken, sen onu da kendine uydurmaya çalışıyorsun. Seninle her konuştuğunda susturuyorsun onu, aklını bir daha çelmesin diye. Kararlısın ya, bir daha sevmeyecek ve üzülmeyeceksin ya, acımak da yok ya artık ne gereği var konuşup kafa karıştırmaya. Sen böyle de mutlusun nasılsa. Yeniden birini sevmeye ve zaten yorgun olan yüreğini bir daha yormaya hiç lüzum yok. Üç gün biriyle, beş gün başka biriyle arada ikisiyle ne güzel geçiyor zaman işte, oh mis! Böyle flörtgen bir ruh halin varken değer mi hiç sadece bir kişiyle olmaya, onu sevmeye? Hem çok kadın, çok aşk diyenler boşuna dememişlerdir ya, bir bildikleri vardır illaki. Bunca zaman hep tek kişiyle oldun da ne oldu değil mi? Madalya mı taktılar, alkış mı tuttular? Sadece ilişkin bittiğinde, senin için üzüldüler birkaç gün bir de sırtını sıvazladırlar o kadar değil mi? 

E bütün bunları düşününce sen de haklısın. Ben olsam senin yerinde ben de aynen böyle davranırım. Ne bir daha birine bağlanırım ne de bağlandım diye acı çekerim. Zaten sevgi dediğin şey boş, gereksiz. Sevenler senden daha mı mutlular sanki? Onlar bir kişiyle mutlu olmaya çalışırken, sen çok kişiyle mutlu olabiliyorsun. Her gece farklı bedenlere sarılmak varken neden aynı bedene sarılıp uyuyasın ki? Her gün tek bir kişiden gelen içten bir "günaydın" mesajının ne önemi var ki onca samimiyetsiz mesajın arasında? 

Aynen böyle devam etmelisin, sevmekten ve birine bağlanmaktan kaçmalı, içinde oluşan ve seni yavaş yavaş tüketen boşluğu görmezden gelmeli, her gece farklı bedenlere, yüreklere misafir olmalı ve kendine yabancılaşmalısın. Çünkü ancak böyle anlarsın gittiğin yolun, aslında istediğin yere varmayacağını ve birini sevmeyi ne kadar özlediğini...

2 yorum: