17 Mayıs 2012 Perşembe

Hepsi hepsi hayat nasıl olsa...

Hani olur ya bazen hayat hiç tat vermez, sanki söz birliği etmişcesine her şey ve herkes üstüne üstüne gelir. Sen kurtulmaya çalıştıkça daha da battığını düşünürsün, tutunmaya çalıştığın her dal eline gelir. Sen "daha ne kadar kötü olabilir" dedikçe daha da kötüye gider her şey. Her şey ve herkes zorlar, kimi sabrını, kimi şansını... Nefes almaktan bile sıkılırsın, bir el boğazına yapışmıştır sıkı sıkı bırakmaz. Issız bir adaya gitmeyi istediğin tek zamandır bu zaman. Kimseler olmasın, sadece sen ve yalnızlığın...

Ben kaçtıkça geldi buldu bu durum gene beni. Geçmişte hatırı sayılır bir dönem böyle yaşadığımdan tecrübeliyim güya ama gene de zorlanıyorum. Çünkü biliyorum ne berbat, ne saçma bir süreçtir. Etrafındaki herkes tarafından "güçlü kadın" olarak bilindiğinden dik durman gerekir her durumda ve şartta. O yüzden bir yandan sıkıntılarından kurtulmaya onlarla baş etmeye çalışırsın bir yandan da etrafındakilerle. Çok yakın olmayanlar anlamazlar ne halde olduğumu, iyi rol yaparım zira, maskelerimi nerede nasıl kullanacağımı da öğrendim artık. Ama daha önceki bir yazımda da söylediğim gibi ailenden ve dostlarından bir şey saklaman mümkün değil ne yazık ki. Onlar maskeden falan anlamıyorlar vallahi. Çatır çatır söylüyorlar yüzüne neyin var neyin yok. Nitekim sabah yedim gene lafı, 23 senelik dostumla telefonda konuşurken "bu halin çok canımı sıkıyor, bir şey yapmama da izin vermiyorsun ve uzaklaşıyorsun gene" dedi. Günlerdir içinde tuttuğu o kadar belliydi ki.

Telefonu kapattıktan sonra düşündüm bir müddet, gerçekten de uzaklaşıyor muyum diye. Evet uzaklaşıyorum aslında ama sadece beni çok iyi tanıyanlardan uzaklaşıyorum, her halimden anladıkları için. Beni, içimde kopan fırtınaları çok iyi bilmeyenlerle olmak, daha iyi ve kolay geliyor böyle dönemlerde. Bir şey anlamadıkları için sormuyorlar da, geyikten öteye geçmeyen sabun köpüğü muhabbetler daha iyi geliyor kafa dağıtmak için. Gülüp geçiyoruz her şeye, herkese. Üç beş saat sürse de dağılıyor kafan işte, uzaklaşıyorsun kendinden, sıkıntılarından. 

Biliyorum geçecek. İhtiyacım olan tek şey biraz daha sabır ve bir ışık. Sonuçta insanız hepimiz ve her şey bizim için değil mi? Ne yazık ki hayat her zaman iyi gitmiyor, arada böyle zamanlar da yaşamak gerek ki iyi günlerin kıymetini bilelim. Bir de şöyle bir gerçek var ki, sen yaparsan yap yaşayacaklarını değiştiremiyorsun çoğu zaman. Hayatın senin için hazırladığı plan işliyor tıkır tıkır. Sorun zamanlamada. Senin istediğin zamanla onun planladığı zaman tutmayınca böyle boğuluyorsun işte.

Son günlerde, yıllar önce yine böyle bir boğulma, bunalma dönemindeyken, çok sevdiğim bir dostumun "al da dinle" dediği bir şarkı var başa sarıp sarıp dinlediğim. Siz de dinleyin istedim, belki bana geldiği gibi, içinizden bazılarına da iyi gelir diye ;)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder