2 Nisan 2012 Pazartesi

Öznesi Rakı, Yüklemi Sevdalanmak...

Zordur rakı içmek, adabını bilmek gerekir. Sırf bünyeye alkol göndermek için, sarhoş olmak için içilmez rakı. Keyifli ve uzun sohbetlerin, derin mevzuların içkisidir rakı. Hadi içelim de kalkalım diyemezsin, yakışmaz rakı sofrasına. Sabırlı olmayı bileceksin oturduysan rakı sofrasına. Konuşmayı da dinlemeyi de bileceksin rakı sofrasında. Rakıyı ne mezesi olmadan ne de tek başına içemezsin. Tek başına içmediğin gibi herkesle de içmezsin. Rakı içmenin adabını bilen biri olmalı mutlaka yanında, olanların-olmayanların şerefine kadeh tokuşturacağın ve en azından kavunun, beyaz peynirin olmalı rakıya meze yapacağın. 

Sohbet ilerledikçe açılır insanlar, daha samimi olurlar. Kimi daha güçlü kimi daha zayıf olur, peşi sıra devrilir kadehler. Anlamazsın saatlerin nasıl geçtiğini. Rakı sohbete, sohbet rakıya arkadaşlık eder. Kimi zaman kahkahalar sarar etrafı, kimi zaman gözyaşlarının sessizliği. Sarhoşluğu da zordur, tıpkı içmesi gibi. Masadan kalkana kadar ne kadar sarhoş olduğunu, başının ne kadar ağrıyacağını fark etmezsin. Ertesi sabah başında o ağrıyla uyandığında "bir daha bu kadar içmem, tövbe", "bir süre içmem ben" desen de içersin, hem de sen istersin o sofraya yeniden oturmayı. Çünkü bilirsin tadını rakının, tüm baş ağrılarına ve mide bulantılarına rağmen...

Böyledir işte benim sevdalarım da. Keyfi ve mezesi bol, hazırlaması da sohbeti gibi saatler süren, kimi zaman kahkahalar attığım, kimi zaman ağlamaktan katıldığım, sarhoş olduktan sonra "bir daha içmem tövbe" dediğim ama bir kez daha oturmak için fırsat kolladığım, fırsat yarattığım rakı sofraları gibi...

Kısa ilişkilerin kadını olmadım, olamadım hiç. Uzundur benim sevmelerim, sevilmelerim. Doğrusunun bu olduğunu bildim hep. Çünkü sevgi hiçbir zaman hızlıca yenilip, hazmedilecek bir meze olmadı benim için. Her yudumundan ayrı bir tat aldığım rakı gibi, her dokunuşunda da ayrı bir tat vardır sevdanın.  Rakının sohbetle arkadaşlığı gibi, tanıdıkça daha çok seversin birbirini ve sevdikçe çoğalırsın.

Bu yüzden alışamıyorum bir türlü fast food tarzındaki ilişkilere, "yedik bitti, haydi dağılalım" cümlesindeki gizli öznelere. Öznesi de yüklemi gibi belli olmalı benim sevdalarımın. Gizlisi, saklısı olmamalı. Sırf doymak için, sırf sarhoş olmak için oturmamalıyım sofraya. Sindire sindire yemeliyim ve yavaş yavaş karışmalı alkol kanıma. Başımdaki ağrıya rağmen, tadı damağımda kalmalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder