29 Mayıs 2013 Çarşamba

Huysuz Yollarda...

Oldum olası sevmişimdir seyahat etmeyi ama ne yalan söyleyeyim bu kadarını ben de beklemiyordum. Şubat ayında bir çıktım yola hala yollardayım. Evime, yurduma döndüğüm oluyor elbette arada ama gerçekten arada oluyor bu. Arkadaşlarımı, dostlarımı görmekten geçtim ailemi bile doğru dürüst göremez oldum. Haftada bir gün mutlaka görüştüğüm dostlarımın çoğunu dört aydır göremiyorum desem abartmış olmam vallahi. 

Eskiden telefonla aradığım insanlar bana en geç bir saat içinde dönmeyince sinirlenir, söylenmeye başlardım "böyle iş mi olur arkadaş" diye ama şimdi hepsini o kadar iyi anlıyorum ki zira sabah arayanlara gecenin bir vakti dönmüşlüğüm çoktur bu işe başladım başlayalı. O yüzden huzurlarınızda yüzüne ya da arkasından söylendiğim, saydığım ve sövdüğüm tüm eş, dost ve akrabalarımdan özür dilerim :) Meğer insan gerçekten yoğun olabiliyormuş, meğer insan yoğunluktan yemek yemek, su içmek, tuvalete gitmek gibi ihtiyaçlarını unutabiliyormuş. Meğer insan bir ay süresince her gün 3-4 saatlik uykuyla yaşayabiliyormuş. Bizzat yaşadım, test ettim onayladım. O yüzden artık telefonumu meşgule atıp bana bir gün sonra dönenlere bile bir şey demiyorum artık ;)

Bu tempoya bu beden, bu kafa ne kadar dayanır bilmem ki yavaş yavaş bünyede arazlar çıkmaya başladı. Misal sağ dizimdeki menisküsümü yırtmışım. Bunu da 10 gün önce Şanlıurfa seyahatimde fark ettim. Dizimi ne bükebiliyordum ne de açabiliyordum. Bir de ufak tefek bir şey olduğumdan arabalarda hep dip köşeye ben atıldığım için o yolculuk ızdırap halini alır haliyle. Neyse ki şimdi biraz daha iyiyim. En büyük şikayetimse zaten koyu olan göz altı torbalarımın gittikçe koyu bir hal alması ve şiş bir görünüme kavuşması. Günde 2-3 saat uyumaya, saatlerce bilgisayara bakmaya daha fazla dayanamadılar, onlar da haklılar kendilerince ;)

Çalışmaktan hiç yüksünmedim bunca yıldır ama gittikçe uzaklaştığım sosyal hayatımdan dolayı oldukça üzgün ve de endişeliyim. Çünkü ben o olmadan çok mutsuz, asabi ve saldırgan olabiliyorum zaman zaman. Saat kaçta biterse bitsin işim kendime ve sevdiklerime zaman ayırmalıyım ben. İşten eve evden işe bir hayat kesinlikle bana göre değil. Arada çıkıp bir nefes almalıyım, iki insan yüzü görüp, boş boş vitrinlere bakmalıyım. Hiçbir şey yapmasan da Tunalı'da yürümeliyim evime giderken... İşte bütün bunları yapamamak ya da koştur koştur yapmak benim için biraz can sıkıcı.

Kitaplarımı okuyamamak, yazamamak da cabası. Bu yazıya ilk başladığımda aylardan Nisan'dı mesela ve ben ancak şimdi bitirebiliyorum ki bu bitirmek de bütün günümü aldı. Tam bir sakin an yakalıyorum başına oturuyorum hooop iş çıkıyor. Şimdi herkes odasına çekildi de sakinledi biraz ortalık. 

Mesela şimdi ( an itibariyle saat 23:15 ) pek çoğunuz evlerinde ayaklarını uzatmış keyif yaparken ya da sevdikleriyle koyu bir sohbetteyken ya da derin bir uykudayken ben hala çalışıyorum son üç gündür yaptığım gibi. 

Not: Yukarıdaki parantezin içindeki saat bile en az  beş kez değişti galiba. Ay ben bir an kendime çok acıdım. İşim bitse de bir bira açsam keyfime baksam ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder