11 Haziran 2012 Pazartesi

Gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla!..

Özellikle bu aralar kendim başta olmak üzere insanları anlamakta zorlanıyorum. Her zaman şikayet edecek bir şeyler buluyoruz mutlaka. Hep de sahip olmadıklarımızı düşünüp sahip olduklarımızdan yakınıyoruz aslında. Mesela;

Sevgilisi olmayanlar yalnızlıktan şikayet eder "biri olsun, yanımda olsun beni sevsin, düşünsün" derken sevgilisi olanlar da "bıktım abi sürekli ilgi istiyor, yalnız kalmayı özledim" derler.

Çok çalışanlar "bir dakika boş zamanım yok, nefes alamıyorum, sosyal hayat diye bir şey kalmadı" derken işi olmayanlar "bıktım boş oturmaktan, köreliyorum, kendimi işe yaramaz hissediyorum" derler. 

Ailesiyle yaşayanlar "artık ayrı eve çıkmak istiyorum, bıktım bu yaşta hesap vermekten" derken yalnız yaşayanlar "keşke beni de evde bir bekleyen, bana "nerede kaldın?" diye soran olsa" derler.

Bekar olanlar "ben de evlenmek, çocuk sahibi olmak ve yuvamı kurmak istiyorum" derken evli olanlar "bekarlık sultanlıkmış kardeşim, evlendik gördük göreceğimizi, aklın varsa evlenme gününü gün et" derler.

Havalar soğukken "yaz gelsin, sıcak olsun, bıktım bu soğuklardan" derken havalar 30 dereceyi görür görmez "ay kış gelsin ya bu ne böyle daha Haziran'da böyleyse Temmuz'da Ağustos'ta ne yapacağız biz" demeye başlarız. 

Saçları düz olan bayanlar kıvırcık saç ister perma yaptırır, kıvırcık olan her gün fön çektirir düzleştirir güzelim buklelerini. 

Diye uzar gider bu liste. Nankör değiliz belki ama memnuniyetsiz olduğumuz kesin. Sahip olamadıklarımıza kızıp söylenirken, ah ederken sahip olduklarımıza şükür etmeyi unutuyoruz hep. Yukarıda yazılanlardan şikayet edebiliyorsak eğer; uzakta da olsa, karışsa da herkesin bir ailesi, bir sevdiği var demektir. Şartlarından memnun olmasak da her sabah gittiğimiz bir iş yeri var demektir. Ve en önemlisi de sağlığımız yerinde ve kimselere muhtaç olmadan hayatımızı sürdürebiliyoruz demektir. 

Sürekli şikayet edecek bir şeyler buldukça bir süre sonra insanların da bizden şikayetçi olabileceklerini de unutmamak gerek aslında. Kim ister ki etrafında sürekli bir şeylerden şikayet eden, mutsuz, menuniyetsiz birini görmeyi. Hayat hep kedi-ciğer modunda geçmez ki ama değil mi? Sahip olmayı isteyeceğimiz şeyler her zaman olacaktır çünkü insanoğlu doyumsuzdur, her zaman hep daha fazlasını, daha iyisini ister. İsteklerimiz hiç bitmez. 

Sahip olmadıklarımızı, olamadıklarımızı düşünerek, sızlanarak geçirdiğimiz vakti sahip olduklarımızı daha da iyi hale getirmek için uğraşarak geçirirsek ve bizden çok daha zor durumda, kötü şartlarda yaşayanlar olduğunu çıkarmazsak aklımızdan belki de hayatın düşündüğümüz kadar çekilmez olmadığını görebiliriz.

2 yorum: